Yaprak
Oysa yaprak ne kadar da tutunmuştu dalına, bırakmaz diye…
Murat Bahar
Yaprak dalından düştüğünde hikayesi biter sanır.
Halbuki bambaşka bir hikaye yazılmaya başlamıştır onun için.
Yaprak kendini dalında var ettiğinden olsa gerek sonsuza kadar beraberize inanır.
Dal ise o güne kadar ne çok yaprağı ağırlamıştır.
O da bunlardan biridir sadece…
Ne ilki, ne de sonuncusudur.
Yaprak güvenir dalına…
Yemyeşildir, canlıdır, sıkı sıkıya tutunur.
Günler geçer…
Geçen günlerin ardından kendindeki değişimi fark edemez olur yaprak.
Gücünü kaybeder, eskisi kadar sağlam tutunamaz dalına.
Rengi değişmeye başlar, sarıdan turuncuya döner.
Eskisi kadar esen rüzgarlar keyif de vermez.
Üşütür hassas tenini.
Gün gelir tutunamaz olur.
Dalına bakar son bir kez, “Beni bırakma” dese kim tutabilir ki onu?
Gitme zamanı gelmiştir.
Hiçbir yaprak sonsuza kadar dalında kalamayacağını düştüğünde anlar.
Dal daha ilk günden gideceğini bilir,
yaprak ise hiç gitmeyecekmiş gibi yaşar öylece.
Dal, yaprağın kendine kattığı güzelliği ve değeri gittiğinde anlar.
Nafiledir artık.
Dal ne yapabilir ki?
Kıpırdayamaz, koşamaz yaprağın ardından.
Gitmiştir artık geri de döndüremez.
Bilir, kim bilir bu
kaçıncı seyrediştir.
Yaprak ise istese de eskisi gibi olamaz.
Hiçbir rüzgar onu
tekrar dalına kavuşturamaz.
Yönü değişmiştir.
Rengi değişmiştir.
İklimi değişmiştir.
Kim bilir yeni hikayelerine bundan sonra kimler eşlik eder?
Nerelerde bulur kendini?
Ne büyük yanılgıydı.
Yaprak düşmem sandı.
Dal ise benim.
Gitme zamanı geldiğinde, vakit dolduğunda izlemek kadı geriye.
İkbal Kaya