
Hayat inişler ve çıkışlarla dolu.
Zaten hayatı güzel yapan da bu değil mi?
Zaman akar, değişim devam eder.
Sen değişime direnç gösterirsin.
Kabul etsen de etmesen de…
Direnç gösterirken bile her şey değişir.
Bundan 8 yıl önceydi hayatımı zora soktuğum dönemler…
‘Zora soktuğum dönemler’ olduğunu şimdi diyorum.
Ancak o zaman beni her şeyin zorladığını ve yorduğunu düşünüyordum.
Sorumluları şahıslara yüklüyor, suçluyordum.
Kadere veryansın ediyordum.
Yaradan’la kavgalıydım.
Beni hiç duymuyor ve görmüyordu.
Hayatım değişsin istiyordum.
Kendiliğinden bir mucize bekliyordum ama olmuyordu. Olmadıkça daha da mutsuz, sevgisiz ve huysuzlaşıyordum. Neyi şikayet ediyorsam, “Görmek istemiyorum, hayatımda olsun istemiyorum” diyerek, küçük mızmız inatçı bir kız çocuğu gibi sürekli söyleniyordum.
Ancak hiçbir şey yapmıyordum.
Zihnimde tekrar tekrar konuşuyordum. Olumsuz, karamsar ama hiçbir şey yapmayan biri olarak...
Bir süre sonra sebebini bir türlü bulamadıkları baş ağrılarım olmaya başladı. Hatta başım mı ağrıyor, dişim mi, yoksa boynum mu hangisi olduğunu bile netleştiremediğim tuhaf bir ağrı…
Doktor doktor geziyordum. Hiçbir sonuç alamıyordum. Ağrı kesiciler bir işe yaramıyor ve her geçen gün ağrım artıyordu. Bir gün şiddetli mide bulantısı, baş dönmesi ile acile kaldırıldığımda kendimde değildim.
Söylenen o ki, beyin kanaması geçiriyordum.
Günlerce hastanede yattım, uzun süre kendime gelemedim. Tepemde bir sürü doktor, neyin sebep olduğunu araştırıyorlardı.
“Bir yere çarptın?”, “Düştün mü?”, “Kaza mı geçirdin yoksa?”
Sürekli MR’lar, belimden su almalar, kanıma bakmalar… Hiçbir sonuç bulamadılar.
Hiçbirinin aklına, zihnime bakmak gelmedi.
Hangi aygıt benim olumsuz düşüncelerimi görebilirdi ki? Sürekli, “Görmek istemiyorum” diyen ben en sonunda beynimi patlatmıştım. Hem de görme merkezimde! Biraz daha kanama olsa kör olacaktım.
Neyse ki doktor, “Kanama görme merkezinde” deyince, bir anda şimşekler çakmaya başladı. Ben beynimi olumsuz düşüncelerle doldurmuştum. Bu da nefesimi tetikleyip bozuk nefes alışkanlığı geliştirerek beni hipokapniye sokmuştu.
Günlerce nefesimi tutarak limitlediğim için, beyin damarlarıma yeterli derece oksijen gitmeyerek bütün düzeni bozmuştum.
Bunu ne zaman mı anladım?
Nevşah’ın (https://www.nevsah.com/) mucize kursuna gidip, bozuk nefes alışkanlığının fiziksel bedenimizde neler yapabildiğini anlattığında anladım.
İnanılmazdı ve ben büyük bir farkındalık yaşıyordum.
Dedim ki kendi kendime:
Ben nefes koçu olmalıyım.
Ne çok kişiye ulaşırsam, farkındalık sağlarsam hep birlikte iyileşiriz.
Diyeceksiniz ki:
Peki, o dönemde nasıl iyileştin?
Biliyorsunuz uzun yıllardır kişisel gelişimle ilgileniyorum. Düşüncelerin bedenimize ne yaptığını çok iyi biliyordum. Doktorun bana kanamanın görme merkezinde olduğunu söylediği zaman uyanmıştım. Hastanede yatarken beyin kanamasını kendi kendime zihnimdeki olumsuz düşünce ve inançlarla gerçekleştirdiğimi anladım.
Önce sorumluluğumu elime almalıydım.
Çekim yasası diye bir sistem vardı ve bu çok güzel işliyordu.
Nasıl ben çağırdıysam, ben değiştirebilirdim.
Ve bu gücüm vardı.
Düşüncelerimi değiştirdim önce…
Muhtemelen düşüncelerim değişince nefesim de değişmiş olmalı, bunu şimdi daha iyi anlıyorum.
Sorumluğumu da alınca, kadere yüklenmeyi bırakınca, aksiyon aldığımda bir baktım ki…
Hayatım değişmiş.
Hem de çok kolay ve kendiliğinden...
Şimdi mucizelerimi yaşıyorum ve sizin mucizelerinize tanıklık etmek için nefes ve yaşam koçu olarak buradayım.