Bir şeyler alırken, alışveriş yaparken…

(Bu bir giyim eşyası, mobilya, kişisel bakım ürünleri her ne alıyorsanız…)

Kendinize hiç sordunuz mu:

Bunu kimin için alıyorum?

Kendime mi?

Yoksa olmak istediğim “ben”e mi?

Yeni sezon açıldı, her yerde bahar renkleri, içimiz açılıyor adeta.

Hava ısınmadan alıp giyinesimiz var.

Halbuki yazlıklar bile çıkmadı hurçlardan.

Kim bilir o tişörtten, o elbiseden kaç tane daha var?

“Gördün mü, mobilyalarda indirim başladı.”

Biliyorum, eskidi o koltuklar ve renkleri de  soldu.

“Bu kampanya bir daha olmaz” diyerek mağazanın içinde buldunuz mu kendinizi?

Kişisel bakım ürünlerine gelince dolabınızda kaç yedek şampuan ve cilt bakım ürünleri var, saydınız mı?

İşin aslı şu ki hepimiz yaşıyoruz bunları.

Hep bir telaşla, yetişmeye çalışarak ona, şuna ve buna.

Onun evindeki, şunun üstündeki, onun kullandığı parfüm…

Peki, sen kimsin?

Ne almak istiyorsan ve ne alıyorsan sana katacağı değerin peşindesin.

Hal böyleyken, o alışveriş hiç biter mi?

Bitmez elbet!

Eğer sen o değerin kendisiysen ona ihtiyacın yok demektir.

Gücünü, kimliğini onların üzerinden çekersin.

Değer görmeyi sahip olduklarımız üzerinden hissetmeye devam edersek…

Evde üzerimize üzerimize gelen mobilyalar ve dolaplarda ise tıka basa dolu kıyafetler…

Banyoda ise son kullanma tarihi geçmiş kremler…

Sonuç ise büyük bir kalabalık, yorgunluk ve mutsuzluk!

En güzeli sadeleşmek…

Bir detoks etkisi lazım bize.

Bedenimize, zihnimize, evimize…

Bedenimizi kışın, soğuğun etkisiyle tıka basa doldurduk karbonhidratla, yağlandık.

Hafiflemek için neler yaparsınız?

Zihnimiz mi?

O ise her daim dopdolu.

Geçmişle, gelecekle, onunla, bununla susmuyor; konuştukça konuşuyor.

En güzeli haftada bir meditasyon yapmak.

Düzenli nefes seansları yaparak zihnimizin sakinlemesine izin vermek.

Eve gelince:

Ha bir gayret…

Açın dolapları, çok fazla düşünmeden…

Giymediğiniz, giyerim dediğiniz, giyeceğinize hiç ihtimal vermediğiniz ne varsa verin birilerine.

Süresi dolmuş ne varsa çıkartın evinizden.

Bir bakarsınız başka bir evde, başka bir yerde, başka bir kişinin üzerinde can bulur.

Hafiflemek ne iyi gelecek hepimize.

                                                                                    İkbal Kaya